Göz Kusurları Çeşitleri Nelerdir ?

Emirhan

New member
Göz Kusurları Üzerine: Beden, Toplum ve Görmenin Eşitliği

Merhaba sevgili forumdaşlar,

Bugün sizlerle biraz farklı bir pencereden bakmak istiyorum. Hepimizin gözleri var ama hepimiz aynı şekilde “görüyor” muyuz? Görme kusurları sadece fiziksel bir durum değil; toplumsal, duygusal ve hatta adaletle ilgili bir mesele de olabilir. Bu başlık altında “göz kusurları” konusunu sadece miyop, hipermetrop ya da astigmat gibi teknik terimlerle değil; toplumsal cinsiyet rolleri, çeşitlilik algısı ve sosyal adalet bağlamında da ele almak istiyorum. Çünkü görme biçimlerimiz yalnızca retinayla değil, yaşadığımız toplumun bize “neye bakmamız gerektiğini” söyleyen kalıplarıyla da şekilleniyor.

---

Göz Kusurları: Görmenin Fizyolojisinden Öte Bir Anlam

Göz kusurları denince genellikle ilk akla gelen şey, göz merceğinin ya da korneanın yapısal bozuklukları olur. Miyop, uzağı net görememe halidir; hipermetrop ise yakındaki nesneleri bulanık görmektir. Astigmatta ise görüntü, korneanın düzensiz eğriliği nedeniyle bozulur. Ancak biraz daha derine indiğimizde, bu kusurları sadece fiziksel bir eksiklik olarak değil, toplumsal bir metafor olarak da düşünebiliriz.

Toplumsal hayatta bazı bireylerin “yakındaki” sorunları görmezden gelip yalnızca uzak hedeflere odaklanması hipermetrop bir bakış değil midir? Ya da kimi insanlar, “uzak” olanları yani farklı cinsiyetleri, kültürleri veya sınıfları net göremeyip sadece kendi çevresine odaklanmıyor mu? Bu açıdan bakınca, toplumun da kolektif bir görme kusurundan muzdarip olduğunu söylemek mümkün.

---

Toplumsal Cinsiyet ve Görme Biçimleri: Kadın ve Erkek Yaklaşımları

Toplumsal cinsiyet, yalnızca biyolojik farkları değil, aynı zamanda dünyayı algılama biçimimizi de etkiliyor. Göz kusurlarına yaklaşımda bile bu fark hissediliyor. Kadınların genellikle empatiye, duygusal farkındalığa ve sosyal etkilerine odaklanan bir perspektifi varken; erkekler genellikle çözüm, mekanizma ve teknik detaylara yöneliyor.

Bir kadın, görme kusurunu “gözlük takmak” kadar basit bir çözümden ziyade “dünyayı daha iyi anlayabilme” yolculuğu olarak görebiliyor. Kadınlar, görme güçlüğünü sadece bireysel bir sorun değil, çevresel faktörlerle bağlantılı bir durum olarak ele alıyor: stres, sosyal baskılar, güzellik normları, yaşlanma algısı gibi... Bu yaklaşım empati temelli bir bakış açısını yansıtıyor.

Erkekler ise genelde “sorun nedir, nasıl düzelir?” şeklinde analitik bir refleksle yaklaşıyor. Bu, toplumsal olarak öğretilmiş bir rolün sonucu olabilir. Göz kusuru, bir “sistem arızası” olarak görülür; çözüm de teknoloji, cerrahi müdahale ya da bilimsel yöntemlerle aranır. Bu da çözüm odaklı, mühendislik temelli bir bakışın izdüşümüdür.

Ne var ki, her iki yaklaşım da birbirini tamamlayıcıdır. Empatiyle teknik çözümün, duyarlılıkla bilimin birleştiği yerde gerçek anlamda bütünsel bir “görme” gerçekleşir.

---

Çeşitlilik Perspektifinden Görmek: Kimlerin Görüşü Sayılıyor?

Toplumda görme kusurları, özellikle görme engelliler açısından ciddi bir erişilebilirlik meselesidir. Ancak mesele yalnızca tıbbi bir yetersizlik değildir; aynı zamanda sosyal bir görünmezliktir. Görme engelli bireylerin kamusal alanda karşılaştıkları zorluklar, “görme” kavramının sadece biyolojik değil, sosyal bir inşa olduğunu hatırlatıyor.

Düşünün, bir reklam panosunda sadece belli bir güzellik standardını temsil eden yüzler görünüyorsa; bir dizi, yalnızca belirli bir sosyoekonomik sınıfa ait karakterleri gösteriyorsa; orada da bir “görme kusuru” vardır. Toplumun bir kısmı, diğerlerinin görünürlüğünü bulanıklaştırmıştır. Bu, toplumsal miyopluğun en yaygın halidir.

Çeşitlilik, yalnızca farklı renkleri “görmek” değil, o renklerin anlamını kavramaktır. Farklı beden tipleri, cinsiyet kimlikleri, yaş grupları ya da engel durumlarıyla insanları sadece “farklı” olarak değil, “eşit” olarak görmek, toplumsal bir gözlüğe ihtiyaç duyar.

---

Sosyal Adaletin Gözlüğü: Adil Bir Görme Mümkün mü?

Adalet, bazen “görmek istemediğimizi de görme cesareti” demektir. Sosyal adalet perspektifinden bakıldığında, göz kusurları birer metafor olarak karşımıza çıkar:

- Kimler sistemde görünür, kimler görünmezdir?

- Hangi yaşam deneyimleri “bulanık” kalır, hangileri büyüteç altına alınır?

- Görme gücü olanlar, görme engelli bireylerin deneyimlerini gerçekten “görüyor” mu, yoksa sadece “izliyor” mu?

Bir toplumun adalet duygusu, en çok “göremediği” yerlerde test edilir. Görme engelli bireyler için uygun altyapı, eğitim ve iş fırsatları yaratmak yalnızca bir sağlık politikası değil, bir eşitlik politikasıdır. Görmenin adil olması için toplumun, kendi bakış açısını da düzeltmesi gerekir.

---

Forumdaşlara Soru: Siz Nasıl Görüyorsunuz?

Bu noktada sizlere sormak istiyorum sevgili forumdaşlar:

- Sizce toplum olarak hangi konularda “miyop” davranıyoruz, yani yakını görüp uzağı kaçırıyoruz?

- Kadınların empati odaklı, erkeklerin çözüm odaklı yaklaşımları sizce birbirini tamamlıyor mu yoksa çatışıyor mu?

- “Görme kusuru” sizce yalnızca fiziksel bir mesele midir, yoksa toplumun değer yargılarında da bir “görme eksikliği” var mı?

- Çeşitlilik ve adalet perspektifinden “görmek” sizce ne anlama geliyor?

---

Son Söz: Görmek, Anlamaktır

Belki de hepimizin ihtiyacı olan şey, yalnızca bir gözlük değil; empatiyle cilalanmış bir bakış açısı. Görmenin sadece retina ve ışıkla değil, kalp ve vicdanla da ilgili olduğunu hatırlamak…

Gerçek görüş netliği, mercekte değil, bakışın niyetindedir. Toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve adalet bu niyeti berraklaştırır. Ve belki de bir gün, hep birlikte gerçekten “gören” bir toplum olabiliriz.

---

Siz ne düşünüyorsunuz? Görmenin toplumsal yönü üzerine kendi deneyimlerinizi, gözlem ve fikirlerinizi paylaşır mısınız? Belki de birlikte daha net bir dünya görebiliriz.