İnsanlar neden taklit eder ?

Emirhan

New member
İnsanlar Neden Taklit Eder? Bir Hikâye, Bir Araştırma ve Hepimizin Ortak Paydası

Merhaba forumdaşlar,

Bugün hepimizin zaman zaman düşündüğü ama pek de üzerine derinlemesine kafa yormadığımız bir konuda yazmak istiyorum: İnsanlar neden taklit eder? Hepimiz farklı insanları taklit etme eğilimindeyiz, ama bu davranışın ardında ne yatıyor? Sadece popüler kişilikler mi yoksa çevremizdeki herkes mi? Gerçekten de taklit etmek sadece bir alışkanlık mı, yoksa bir içsel ihtiyaç mı? Bu soruları birkaç örnekle ve verilerle destekleyerek irdelemek istiyorum. Hadi, bu konuda hep birlikte sohbet edelim!

Taklit Etmenin Evrensel Gerçeği: İnsanlar Sosyal Varlıklardır

İnsanlar taklit etme eğilimindedir çünkü bizler doğal olarak sosyal varlıklarız. Sosyal öğrenme teorisi, insanların başkalarını gözlemleyerek öğrendiklerini savunur. Yani, bir kişinin davranışlarını görmek ve ardından aynı şekilde davranmak, insanın çevresiyle uyum sağlaması için evrimsel bir stratejidir. Bu, tarihsel olarak hayatta kalmamıza yardımcı olmuş bir mekanizmadır. Bizler, çevremizdeki insanları izleyerek ve onlardan öğrenerek toplumsal normlara uyarız.

Bir hikâye üzerinden düşünelim: 90'lı yıllarda bir köyde yaşayan Ayşe, akşamları komşusunun penceresinden büyük şehre giden trenlerin ışıklarını izlerdi. Bir gün komşusunun çocukları, kendi ailelerinin yaşadığı büyük şehre taşındıklarında Ayşe de aynı hayali kurmaya başladı. Her akşam trenlerin ışıklarını izlerken, büyük şehre taşınmayı düşünmeye başladı. Bu, taklit etmenin ilginç bir örneği: Ayşe, aslında komşusunun çocuklarının yaşam tarzını, daha doğrusu bir çeşit hayal dünyalarını taklit etmeye başlamıştı. Bu yalnızca bir istek değil, ona bu hayalin "gerçek" olduğunu gösteren bir davranış biçimi haline geldi.

Taklit etme, sadece gözlemlerle öğrenmek değil, aynı zamanda toplumsal bir bağ kurma arzusunun da bir sonucu olabilir. Taklit, bir anlamda "ben de varım" demektir; bu bir tür kabul edilme, sosyal kabul görme çabasıdır.

Kadınların Perspektifi: Duygusal Bağlar ve Topluluk Odağı

Kadınlar, sosyal bağların güçlü olduğu, empati ve paylaşımın öne çıktığı bir dünyada taklit etme eğilimindedirler. Taklit, toplulukla daha derin bir bağ kurma, başkalarına ait duygusal deneyimleri anlamaya çalışma çabası olabilir. Kadınlar, özellikle başkalarının duygusal hallerine duyarlı oldukları için, benzer duyguları paylaşmak amacıyla başkalarını taklit edebilirler.

Bir örnek üzerinden gidelim: Bir arkadaş grubunda Zeynep, sürekli pozitif ve enerjik biri olarak bilinir. Bir gün, grup üyelerinden birkaçının moralinin bozuk olduğunu fark etti. Zeynep, grup içinde enerjik kalmaya çalışırken, diğerlerinin de onunla aynı şekilde enerjik ve neşeli olmaya başladığını gözlemledi. Burada, Zeynep’in taklit ettiği davranış, sadece onun kişisel bir özelliği değil, aynı zamanda grup içindeki diğer kişilere de bir yansıma olarak yayıldı. Bu taklit, aslında bir tür toplumsal uyum sağlama ve duygusal etkileşimde bulunma çabasıydı.

Kadınlar, taklit etmeyi sosyal bağlarını güçlendirmek ve toplumsal uyum sağlamak için bir araç olarak kullanabilirler. Bazen, başkalarının davranışlarını taklit ederek, duygusal bir ortak zemin oluşturur, acıyı, mutluluğu, kederi birbirlerinin gözlerinde bulurlar.

Erkeklerin Perspektifi: Pratik Çözümler ve Stratejik Taklit

Erkekler içinse taklit, genellikle bir strateji olarak görülür. Erkeklerin taklit etme eğilimleri, pratik ve sonuç odaklıdır. Çoğu zaman, başka bir kişinin davranışını taklit etmek, bir sorunu çözme ya da bir hedefe ulaşma stratejisi olarak değerlendirilir. Erkekler, bir başka insanın başarılı bir şekilde bir sorunu nasıl çözdüğünü gözlemleyerek, bunu kendi hayatlarında da uygulamak isteyebilirler.

Mesela, Furkan, bir iş yerinde yükselmek isteyen genç bir çalışandır. Onun hedefi, sadece başarıya ulaşmak değil, aynı zamanda iş yerindeki statüsünü artırmaktır. Bir gün, patronunun işlerini nasıl organize ettiğini gözlemler ve onun davranışlarını taklit etmeye başlar. Herkesin başarılı olduğu ve iş yerinde takdir topladığı bu stratejiyi kullanarak, Furkan da benzer bir başarıya ulaşmayı hedefler. Burada, taklit, yalnızca bir öğrenme şekli değil, aynı zamanda kişisel başarının bir aracı haline gelir.

Erkeklerin taklit etme eğilimleri, daha çok çözüm odaklıdır; taklit ettikleri kişiyle benzer bir strateji uygulayarak hedeflerine ulaşmak isterler. Yani, bu sadece bir davranış biçimi değil, aynı zamanda pratik bir yaklaşım ve stratejidir.

Taklit Etmenin Sınırları: Kişilik mi, Yoksa Durum Mu?

Hepimiz taklit ederiz, peki ama bu taklit ne kadar sağlıklı ve kişiliğimizi ne kadar yansıtır? Taklit etmek bazen bir içgüdüsel ihtiyaç olabilir, bazen de çevremizdeki insanların davranışlarına yanıt olarak şekillenir. Ancak bu taklit durumu, kişiliğimizle ne kadar örtüşür? Bu soruyu sormak, gerçekten de önemli.

Bir kişi, taklit ederek toplumun beklentilerini yerine getirebilir, ama bazen bu, kendisinin ne istediğiyle çelişebilir. Taklit etme, bazen kişisel kimlik oluşturma çabasıyla da çelişebilir. Bu da insanı, kim olduğunu kaybetme riskiyle karşı karşıya bırakabilir.

Hadi, bu noktada tartışmaya biraz daha derinleşelim:

- Taklit etmek kişiliğimizi yansıtır mı, yoksa sadece toplumun beklentilerine karşı bir tepki midir?

- Taklit etmeye eğilimli olmak, özgüvensizliğin bir göstergesi olabilir mi, yoksa doğal bir sosyal davranış mı?

- Erkeklerin ve kadınların taklit etme eğilimleri, toplumsal cinsiyet rollerine göre nasıl şekilleniyor?

Forumdaşlar, sizce taklit etmenin sınırları neler? Bu davranış bize ne anlatıyor? Yorumlarınızı merakla bekliyorum!