Nurullah Genç Yağmur şiirini ne zaman yazdı ?

Abdulferit

Global Mod
Global Mod
Yağmur’un Sessiz Fısıltısı: Nurullah Genç’in Şiirine Zamanın ve Ruhun Aynasından Bakmak

Bir forumun sıcak köşesinde, kahveler elimizde, kelimelerin arasında dolaşırken bazen bir şiir gelir ve hepimizi aynı sessizlikte buluşturur. Nurullah Genç’in “Yağmur” şiiri de işte tam böyle bir şiirdir. Herkesin içinde bir yerlerde bastırılmış bir duyguyu, unutulmuş bir anıyı, belki de tanımsız bir özlemi yankılar. Ne zaman yazıldığı sorusu, aslında sadece tarihsel bir merak değildir; o dönemin ruhunu, şairin iç dünyasını ve bizdeki yankısını anlamanın kapısıdır.

Yağmur’un Yazıldığı Zaman: Bir Dönemin İçsel Sarsıntısı

Nurullah Genç, 1980’lerin sonu ve 1990’ların başında Türk edebiyatında mistik, içsel ve insan merkezli şiirleriyle dikkat çeker. “Yağmur” şiirinin yazılış tarihi de bu döneme, yani 1980’lerin sonlarına dayanır. Türkiye’nin sosyal olarak sarsıntılı, ama kültürel olarak derinleştiği bir dönemdi bu. Modernleşmenin getirdiği yabancılaşma, şehirleşmenin ruhsuzluğu, maneviyatın arayışı… İşte “Yağmur” tam da bu duygusal boşluğun ortasında bir ruh nefesi gibidir.

Yağmur, yalnızca gökten düşen su değildir bu şiirde; o, insanın iç dünyasındaki arınmanın, yeniden doğuşun ve ilahi bir temizlik arzusunun simgesidir. Şairin “Bir yağmur damlası gibi düştüm toprağına / Kök saldım kalbine” dizeleri, hem bir teslimiyet hem de bir yeniden diriliş çağrısıdır.

Zamanı Aşan Bir Duygu: Yağmur’un Günümüzdeki Yankısı

Bugün, Nurullah Genç’in “Yağmur” şiirine baktığımızda onu sadece nostaljik bir eser olarak görmüyoruz. Aksine, dijitalleşmiş dünyanın duygusal çoraklığında bir vaha gibi parlıyor. Sosyal medyada yüzeysel ilişkilerin arttığı, insanların kendilerini göstermekle meşgul olduğu bir çağda, “Yağmur”un sade ama derin dili bizi içe dönmeye çağırıyor.

Bu çağın gençleri için “Yağmur”, doğallığın, duygusal dürüstlüğün ve insan olmanın en yalın halini temsil ediyor. Nurullah Genç’in dili, günümüz insanına “hız”ın karşısına “huzur”u koymayı hatırlatıyor. Şair, kelimeleriyle modern dünyanın ironisine bir direniş sergiliyor.

Erkek ve Kadın Bakış Açılarının Dansı

“Yağmur”un en büyüleyici taraflarından biri, şiirin hem erkek hem de kadın okurun duygusal dünyasına farklı yollarla dokunabilmesidir. Erkek okur genellikle bu şiiri stratejik bir iç muhasebe alanı olarak algılar. Yağmurun gelişi bir “çözüm”dür onun için: duygusal sıkışmışlığa bir çıkış, içsel karmaşaya bir düzen getirir.

Kadın okur ise bu şiiri bir bağ olarak okur. Yağmur, onun için insanla doğa arasında kurulan sessiz bir empati hattıdır. Kadın bakış açısında “yağmur” anne şefkatine, sevgilinin gözyaşına, dostun sessiz tesellisine dönüşür. Bu iki bakış birleştiğinde ortaya, sadece bir doğa metaforu değil; duyguların cinsiyetler üstü bir sentezi çıkar.

Şiirin Toplumsal ve Felsefi Derinliği

Nurullah Genç, “Yağmur”da bireysel arınmadan yola çıkıp toplumsal bir bilinç temizliğine ulaşır. Şiir, insanın içindeki kiri temizlerken, toplumun ruhundaki lekeleri de işaret eder. “Yağmur, kirlenmiş sokakları değil, kirlenmiş kalpleri temizler” der gibidir şair. Bu yönüyle şiir, hem sufî bir öğretiye hem de modern bir psikolojik farkındalığa yaslanır.

Felsefi olarak bakıldığında, “Yağmur” Heidegger’in “varlık unutulmuştur” tezine karşı bir hatırlatma gibidir. Şair, insana varlığını, özünü, köklerini hatırlatır. Bu açıdan, şiir sadece estetik bir ifade değil; varoluşsal bir uyarıdır da.

Beklenmedik Alanlarda Yağmur’un İzleri

İlginçtir ki, “Yağmur” sadece edebiyat çevrelerinde değil, mimariden müziğe, hatta psikolojiye kadar birçok alanda ilham kaynağı olmuştur. Bazı müzisyenler şiirin ritmini bir nota düzeni olarak yorumlamış, bazı psikologlar ise “Yağmur”u içsel arınma terapilerinde metafor olarak kullanmıştır.

Hatta günümüzde mindfulness ve meditasyon pratiklerinde bile “yağmur sesi” insan zihnini dinlendiren bir araç olarak öne çıkar. Nurullah Genç’in şiiriyle bu ses birleştiğinde, insan sadece dinlemez — kendi iç sesini duymaya başlar.

Geleceğe Dair Bir Umut: Yağmur Yeniden Yağacak

Belki de “Yağmur”un en güçlü yanı, zamana meydan okumasıdır. Her okunuşta yeniden anlam kazanan, her nesilde başka bir duyguyu besleyen bir şiir olması. Gelecekte yapay zekâlar duyguları analiz ederken, biz yine bir şiirin karşısında duygulanacağız. Çünkü “Yağmur” bize insan kalmanın ne demek olduğunu hatırlatıyor.

Bu şiir, hızla akan çağımızın ortasında bir duraklama, bir nefes alma alanı sunuyor. Nurullah Genç’in satırlarında, geleceğin bile özleyeceği bir samimiyet var.

Son Söz: Yağmur Hep Var Olacak

“Yağmur”u sadece bir şiir olarak değil, bir ruh hâli olarak düşünmeliyiz. Ne zaman içimizde bir boşluk hissedersek, ne zaman kalbimiz yorgun düşerse, o yağmur yeniden yağacak. Şiir, zamana değil; insana yazılmıştır. Ve insan var oldukça, o yağmur da hiç dinmeyecektir.

Bir forumun dijital penceresinden birbirimize dönüp sormamız gerekiyor: Biz hâlâ o yağmuru hissedebiliyor muyuz? Yoksa gürültüde kaybolmuş bir sessizlik mi kaldı geriye? İşte Nurullah Genç’in “Yağmur”u, tam da bu sorunun cevabında gizli.